Pages

Subscribe:

23 Ocak 2013 Çarşamba

Otizm tarama testi zorunlu olsun

Her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığını belirten uzmanlar, erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu Sağlık hizmeti olması talebinde bulunuyorlar.
Otizm Platformu Koordinatörü Aylin Sezgin, yaptığı açıklamada, otizmin doğuştan geliştiğini, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından veya işleyişinden kaynaklandığını belirterek, genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkan otizmin bireylerin sosyal, iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz etkilediğini söyledi.
Tüm dünyada bilimselliği kabul edilmiş DSM-V ölçütlerine göre her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığına dikkati çeken Sezgin, bu kriter baz alındığında Türkiye'de tüm nüfus içinde 450 bin, 0-14 yaş grubunda ise 125 bin otistik çocuk bulunduğunu belirtti. Sezgin, otizm konusunda Ailelerin bilinçlenmesi ve teşhis yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle 0-6 yaş grubunda teşhis sayısının giderek arttığını ifade etti.
Otizmin diğer engel gruplarından en önemli farkının, otizmli çocukların erken tanı ve yoğun eğitimle sorunların giderilmesinde büyük kazanımların sağlanması olduğuna işaret eden Sezgin, platform olarak erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu sağlık hizmeti olmasını talep ettiklerini söyledi.
Sezgin, otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracının, erken yaşta verilmeye başlanan yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş özel eğitim olduğunu vurgulayarak, "Erken yaşta tanı alarak, doğru yöntemlerle ve yoğun şekilde eğitim alan otizmli çocukların büyük çoğunluğu, bireysel ihtiyaçlarını karşılar duruma gelebilir, okula gidebilir ve yaşıtlarının sahip olduğu bazı becerileri edinerek toplumda yerine alabilir' diye konuştu.
Dünyada bilimsel olarak kanıtlanan yoğun eğitim süresinin haftada 40 Saat olduğunu dile getiren Sezgin, Türkiye'de devlet desteğiyle verilen aylık 10 Saatlik eğitimin oldukça yetersiz olduğunu ifade etti. Sezgin, Türkiye'nin ekonomik şartlarını da göz önünde bulunduran Otizm Platformu'nun bu sürenin aylık 40 Saate çıkmasını istediğini kaydetti.
Sadece 2 bin 114 çocuk eğitim alıyor
Türkiye genelindeki devlet okullarındaki otistik öğrenci sayısının sadece 2 bin 114 olduğuna dikkati çeken Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Otistik çocukların ve ailelerinin eğitim gereksinimlerinin karşılanmasının önündeki en önemli engel, ülkemizde otizmli çocuklara eğitim ve terapi verecek donamında ve yeterli sayıda öğretmen ve terapist olmaması ve yetiştirilememesidir. Bu engelin en önemli kaynağı ise üniversitelerimizde yeterli sayıda program ve öğretim üyesi bulunmamasıdır. Kurumlar üstü bir öneme sahip bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulabilmesi için geçici basit çözümlerden kaçınılmalı, kalıcı, orta ve uzun dönemli yöntemlerle bu eğitim açığı doldurulmalıdır.'
‘Farkında mısınız' kampanyası
Birleşmiş Milletler'in (BM) otizme dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 2 Nisan'ı "Dünya Otizm Farkındalık Günü', nisan ayını da "Otizm Farkındalık Ayı' olarak ilan ettiğini hatırlatan Sezgin, bu Ay boyunca otizmle ilgili araştırmaların teşvik edildiğini ve bilinirliliğin arttırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini belirtti.
Sezgin, 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşan Otizm Platformu'nun da etkinlikler düzenleyeceğini bildirerek, "Farkında mısınız' adlı bir kampanya hazırladıklarını söyledi.
Kampanya kapsamında, tanıtım broşürleri, posterler, e-posta bilgilendirmeleri, radyolarda yayınlanmak üzere özel jingle hazırladıklarını, alışveriş merkezlerinde tanıtım stantları kuracaklarını anlatan Sezgin, "Bu çalışmaların ülke genelinde yaygınlaşması için otizmden etkilenen ailelerin yanı sıra iş dünyasından duyarlı bireylerin ve medyanın da desteğini bekliyoruz' dedi.

Otizm anne karnında tespit edilebilecek

İngiltere Cambridge Üniversitesi bilim adamının yaptığı araştırma ile geliştirilen yöntemle, anne karnındaki bebeğe otizm testinin yapılmasının olası hale geldi. Bilim adamlarına göre, otizm testiyle ilgili süreç down sendromunun anne karnında tespitine olanak sağlayan amniyosentez yöntemiyle mümkün olabilecek.
Cambridge Üniversitesi Otizm Merkezi tarafından 235 çocuğun doğumdan 8 yaşına gelene kadarki dönemlerinin izlendiği ve sonuçta bu çocukların arasında, annelerinin gebelikleri sırasında amniyo sıvısında yüksek oranda testesteron bulunanlarda, sosyalleşme eksikliği, konuşma güçlüğü gibi otizmin karakterine uyan özelliklerin tespit edildiği açıklandı.
Bilim adamları, şimdi bu konuda ulusal düzeyde bir tartışma ortamı yaratılması ve konunun etik açıdan değerlendirilmesinin ardından, etik olduğu sonucuna varılması halinde testin yaygın biçimde uygulanmasına ve otizm tehlikesi görülen hallerde de kürtaj yapılmasına izin verilmesini öneriyor.
Bilim adamlarını tek düşündüren ise testin sonrasında bebeğin otistik doğabileceğinin tespiti halinde, kürtaja izin verilmesi gerekip gerekmediği sorusunun yanıtının bulunması. Zira bilindiği gibi otistik çocuklar görebiliyorlar, hatta içlerinden ünlü matematikçiler ve müzisyenler bile çıkabiliyor.
Bunun yanı sıra otistik olup hiçbir şekilde hayatla bağlantı kuramayan ve bütün yaşamını otistik hastalar için dizayn edilmiş özel kurumlarda geçirenlere de rastlanabiliyor.
Bilim adamları, bu nedenle toplumun ve otistik bir bebek sahibi olma olasılığı yüksek tespit edilen ebeveynlerin bu tür vakaların kürtajla sonlandırılması gerekip gerekmediği konusunda karar vermesinin güçlüğüne dikkat çekiyor.
Öte yandan otistik çocuk sahibi Ailelerin büyük çoğunluğunun ise teste daha şimdiden karşı çıktıkları ve bu testin serbest bırakılması halinde hem otistiklere yönelik ayrımcılığın artmasından hem de devletin otistik çocuk sahibi ailelere verdiği desteğin azalmasından korktukları belirtiliyor.
"Oyuncakla oyun biçimi otizmi işaret edebilir'
Bebeklerin oyuncaklarla alışılmışın dışında bir biçimde oynamasının otizm belirtisi olabileceği bildirildi.
Amerikalı bilim adamlarının yaptığı ve "Autism' dergisinde yayımlanan araştırmada, bu bulgunun, otistik olma ihtimali bulunan çocukların durumunun ailelerce önceden saptanması ve tedaviye daha erken başlanmasını sağlayabileceği bildirildi.
California Üniversitesinden Sally Ozonoff ve ekibi, otistik bebeklerin oyuncakları diğer çocuklardan çok daha fazla eğip büktüğünü, evirip çevirdiğini ve şişe gibi objelere gözlerinin ucuyla veya sabit bakışlarla baktığını saptadı.
Ozonoff, oyuncaklarla alışılmadık şekilde oynanmasının, otizm belirtileri listesine eklenebileceğini belirterek, "Otistik bir çocuk ne kadar erken tedavi edilirse, bu çocuğun geleceği üzerinde o kadar etkiniz olur' dedi.
Ozonoff ve ekibi araştırmalarını, kardeşleri otistik olduğu için otizm riski bulunduğu düşünülen 1 yaşındaki 66 bebek üzerinde yaptı.
Bu bebeklerden 9'una daha sonra otizm tanısı konuldu. Tanı konulanların 7'sinin oyuncakları çok daha uzun süreler eğip büktüğü, evirip çevirdiği ve objelere yandan baktığı görüldü.
Amerikan Pediatri Birliği, 2 yaşına gelmeden önce bütün çocukların otizm bulunup bulunmadığını anlamak için incelenmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Otizmin nedeni bilinmiyor, ancak genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Hastalık genellikle 3 yaşa kadar teşhis ediliyor.


Otizm anne karnında tespit edilebilecek ,

yazısı sadece bilgilendirme içindir. Hiç bir zaman kendi kendine tanı ve tedavi amacını taşımaz. Otizm anne karnında tespit edilebilecek ile ilgili sağlık probleminiz varsa mutlaka Doktorunuza danışmanız gereklidir.

13 Ocak 2013 Pazar

Her 150 çocuktan biri otizm riski taşıyor

Her 150 çocuktan biri otizm riski taşıyor
Otizm Platformu Koordinatörü Aylin Sezgin, her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığını belirterek, 'erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu sağlık hizmeti olmasını talep ediyoruz' dedi



Sezgin, yaptığı açıklamada, otizmin doğuştan geliştiğini, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından veya işleyişinden kaynaklandığını belirterek, genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkan otizmin bireylerin sosyal, iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz etkilediğini söyledi
Tüm dünyada bilimselliği kabul edilmiş DSM-V ölçütlerine göre her 150 çocuktan birinin otizm riski taşıdığına dikkati çeken Sezgin, bu kriter baz alındığında Türkiye'de tüm nüfus içinde 450 bin, 0-14 yaş grubunda ise 125 bin otistik çocuk bulunduğunu belirtti Sezgin, otizm konusunda ailelerin bilinçlenmesi ve teşhis yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle 0-6 yaş grubunda teşhis sayısının giderek arttığını ifade etti
Otizmin diğer engel gruplarından en önemli farkının, otizmli çocukların erken tanı ve yoğun eğitimle sorunların giderilmesinde büyük kazanımların sağlanması olduğuna işaret eden Sezgin, platform olarak erken teşhis için tarama testlerinin zorunlu sağlık hizmeti olmasını talep ettiklerini söyledi
Sezgin, otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracının, erken yaşta verilmeye başlanan yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş özel eğitim olduğunu vurgulayarak, ''Erken yaşta tanı alarak, doğru yöntemlerle ve yoğun şekilde eğitim alan otizmli çocukların büyük çoğunluğu, bireysel ihtiyaçlarını karşılar duruma gelebilir, okula gidebilir ve yaşıtlarının sahip olduğu bazı becerileri edinerek toplumda yerine alabilir'' diye konuştu
Dünyada bilimsel olarak kanıtlanan yoğun eğitim süresinin haftada 40 saat olduğunu dile getiren Sezgin, Türkiye'de devlet desteğiyle verilen aylık 10 saatlik eğitimin oldukça yetersiz olduğunu ifade etti Sezgin, Türkiye'nin ekonomik şartlarını da göz önünde bulunduran Otizm Platformu'nun bu sürenin aylık 40 saate çıkmasını istediğini kaydetti
''SADECE 2 BİN 114 ÇOCUK EĞİTİM ALIYOR''
Türkiye genelindeki devlet okullarındaki otistik öğrenci sayısının sadece 2 bin 114 olduğuna dikkati çeken Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Otistik çocukların ve ailelerinin eğitim gereksinimlerinin karşılanmasının önündeki en önemli engel, ülkemizde otizmli çocuklara eğitim ve terapi verecek donamında ve yeterli sayıda öğretmen ve terapist olmaması ve yetiştirilememesidir Bu engelin en önemli kaynağı ise üniversitelerimizde yeterli sayıda program ve öğretim üyesi bulunmamasıdır Kurumlar üstü bir öneme sahip bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulabilmesi için geçici basit çözümlerden kaçınılmalı, kalıcı, orta ve uzun dönemli yöntemlerle bu eğitim açığı doldurulmalıdır''
''FARKINDA MISINIZ'' KAMPANYASI
Birleşmiş Milletler'in (BM) otizme dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 2 Nisan'ı ''Dünya Otizm Farkındalık Günü'', nisan ayını da ''Otizm Farkındalık Ayı'' olarak ilan ettiğini hatırlatan Sezgin, bu ay boyunca otizmle ilgili araştırmaların teşvik edildiğini ve bilinirliliğin arttırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini belirtti
Sezgin, 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşan Otizm Platformu'nun da etkinlikler düzenleyeceğini bildirerek, ''Farkında mısınız'' adlı bir kampanya hazırladıklarını söyledi
Kampanya kapsamında, tanıtım broşürleri, posterler, e-posta bilgilendirmeleri, radyolarda yayınlanmak üzere özel jingle hazırladıklarını, alışveriş merkezlerinde tanıtım stantları kuracaklarını anlatan Sezgin, ''Bu çalışmaların ülke genelinde yaygınlaşması için otizmden etkilenen ailelerin yanı sıra iş dünyasından duyarlı bireylerin ve medyanın da desteğini bekliyoruz'' dedi

4 Ocak 2013 Cuma

Çocukta Otizm

Çocukların normal gelişim süreci içerisinde toplumsal etkileşimi,iletişimi ve sosyal becerileri gelişme gösterir. Çocuklar her yaş seviyesinde kendilerine göre belli bir ölçüde iletişim ve etkileşim gösterirler. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir.Aynı zamanda çocuğun normal zeka gelişimi ve psikomotor gelişimi içinde gerekli ve önemli bir unsurdur.

Otizmde çocukta iletişim ve etkileşim eksikliği ve tekrar eden davranışlar ile beraber çok sınırlanmış bir ilgi alanı görülür. Doğumdan sonra çocukta görülen göz takibi, göz kontağı,gülümseme,etraftaki insanların farkında olma iletişimin ve etkileşimin göstergesidir. Bu özellikler her yaş seviyesine göre faklılık gösterir. Konuşmanın gelişmesi, göz kontağı, duygu alışverişi, etrafa karşı ilgi, özellikle insanlara ve kendi yaşıtlarına karşı olan sosyal ve duygusal ilgi çocuğun aile ve toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde gelişmesi için gereklidir.

Otizmde belli bir şekliyle içe çekilme,sınırlı davranışlar ve ilgiler içerisinde kalma söz konusudur. Çocuğun kendi kendini belli bir alana sınırlaması, kendi dünyasını kurması ve bu dünyanın ritüelleri ve kendine has davranışları ile hayatına devam etmek istemesi söz konusudur. İçe çekilme ile beraber insanlara olan ilgi azalmakta sosyal alanda gerekli olan iletişim ve etkileşim becerileri geri kalmakta, birey otistik çerçevede nesnelerin dünyasına kendisini hapsetmektedir. Bu durum onun normal gelişimini bozmaktadır.

Otistik bireyin kendine has belli özellikleri vardır.Bu belirtiler genelde ilk 30 ayda kendini gösterir.Belli bir süre ilk 30 ayda hiçbir şikayet olmayabilir. Normal bir gelişme dönemi olabilir. Otistik bir çocukta olan belirtiler arasında, yaşına uygun konuşmanın gelişmemesi, tekrar eden hareketler, insanlara karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, nesnelere karşı aşırı ilgi, dönen cisimlere ilgi, kendine özgü törensel davranışlar, eskiye karşı sıkı sıkıya bağlılık ile beraber yeniliğe karşı direnç, kendi etrafında dönme, sallanma, saatlerce belli bir hareketi tekrar edebilme, beslenme konusunda düzensizlik, ağrıya karşı dayanıklılık, etraftaki duygusal değişime ilgisizlik,yaşıtlarına karşı ilgisizlik,parmak ucunda yürüme, yandan bakış, taklit gerektiren oyunları oynamama, TV ve müziğe aşırı ilgi vb. belirtileri sayabiliriz. Otistik çocukta bunların hepsi olmayabilir ama yukarıdaki özelliklerin bir kısmı ile birlikte çocuğun gelişiminin normalden sapması dikkat çeker.

Otistik bozukluğun tedavisi gerekli eğitim ile gelişmemiş sosyal becerilerin kazandırılmasına ve eksik kalmış iletişim becerilerinin takviyesine yöneliktir. Eğer eşlik eden semptomlar varsa ona yönelik ilaç tedavisi yapılabilir. Çocukların prognozu, erken müdahale, eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerinin olup olmaması, verilen eğitime cevap, 4-5 yaşına kadar oluşan kelime sayısı ile belli olabilmektedir. Yüksek fonksiyonlu otistiklerde prognoz daha iyi olabilmektedir. Eşlik eden merkezi sinir sistemi problemlerine yönelik müdahalenin yapılması gerekir. Yurt dışında farklı tedavi yaklaşımlarından bazıları vitamin tedavisi, diet, sekretin tedavisi,Naltrekson tedavisi vb tedavi usulleridir. Ancak bu tedavi usulleri ülkemizde yaygın olarak kullanılmamaktadır ve tedavi ediciliği konusunda kesin veriler bulunmamaktadır.

Otistik bozuklukta hiperaktivite, kendine zarar verici davranışlar, hırçınlık, eğitime uyumsuzluk, zeka sorunları gibi ek belirtiler olursa bunlara yönelik tedavi yaklaşımları uygulanmalıdır.

Temel tedavi özellikle anne baba tarafından ısrarla eğitimin devam ettirilmesidir. Tedavide temel unsur eğitimin sürekliliğidir. Çocukların eğitime başlama yaşı önemlidir. Ne kadar erken müdahale edilirse o kadar iyi olmaktadır. Otistik belirtileri olan çocukların mümkün olan en kısa zamanda tedavi ekibi ile irtibat kurması ve tanı kesinleştikten sonra gerekli tedavi planının hemen işlemeye başlaması gerekir.

Anne babanın psikolojik durumu, genetik etkenler, çevresel etkenler çocuğun bu belirtiler göstermesinde etkilidir. Tedavinin uzun olması, otistik çocukları idare etmenin güç olması nedeni ile anne babalara yönelik aile terapileri, motivasyon ve yönlendirme çok önemlidir. Bu konuda anne babaya danışmanlık ve psikososyal destek çok önemlidir..

Son olarak şunu belirtmek gerekir doğumsal işitme ve görme kaybı reaktif bağlanma bozukluğu, mental retardasyon, duygusal sitümülasyondan uzak kalmış çocuklarda otistik belirtiler görülmekle beraber, ayrıcı tanının bu hastalıklar göz önünde bulundurularak yapılması gerekir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız